Makaleler

CHP’ye KAYYUM ATANMASI DOĞRU DEĞİL, MÜMKÜNDE DEĞİL

CHP’ye KAYYUM ATANMASI DOĞRU DEĞİL, MÜMKÜNDE DEĞİL

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli CHP’ye Kayyum atanması doğru değil, mümkünde değil” demişti.

Sayın Bahçeli’nin bu beyanı temenni değil, aslında tamamen yerinde ve haklı bir hukuki aynı zamanda önemli bir sosyolojik tespittir. Zira cari hukuk sistemi açısından siyasi partilere kayyum yolu ancak belirli şartlarda ve kesinleşmiş mahkeme kararıyla ancak mümkündür. Sayın Bahçeli’nin Kayyum atanmasının doğru” olmadığına dair tespiti de siyasal sosyoloji bakımından çok yerindedir.

Çünkü ; Türkiye’nin siyasi tarihinde, seçimler ve demokratik süreçler, toplumsal güvenin ve meşruiyetin temel taşlarından biri olmuştur. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 38. Olağan Kurultayı’nın mahkeme kararıyla geriye dönük iptal edilmesi ihtimali, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararlarının tartışmaya açılması, seçilmiş temsilcilerin meşruiyetinin sorgulanması ve seçmende iktidara karşı oluşabilecek güvensizlik sendromu gibi ciddi sonuçlar doğurabilecek bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu deneme, söz konusu iptal kararının potansiyel etkilerini, YSK’nın otoritesine yönelik tartışmaları, seçilmişlerin meşruiyet krizini ve seçmen psikolojisi üzerindeki olası yansımalarını ele alacaktır.

1. CHP Kurultayının İptali ve Hukuki Tartışmalar

CHP’nin 4-5 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirdiği 38. Olağan Kurultayı, Özgür Özel’in genel başkan seçildiği bir süreç olarak Türk siyasetinde önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur. Ancak, bu kurultayın iptali için açılan davalar, parti içi demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dair ciddi soru işaretleri yaratmıştır. Davalar, usulsüzlük iddialarıyla Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmekte olup, 30 Haziran 2025 tarihine ertelenmiştir. CHP’nin hukukçu kurmayları, bu tür davaların asliye hukuk mahkemeleri yerine YSK tarafından değerlendirilmesi gerektiğini savunmakta, zira parti kurultaylarının seçim süreçleri YSK’nın denetiminde gerçekleşmektedir.

AK Parti’nin YSK Temsilcisi Recep Özel’in, “YSK’nın verdiği kararları asliye hukuk ya da ağır ceza mahkemeleri bozamaz, bozarsa sistem allak bullak olur” şeklindeki açıklaması, bu davanın yalnızca CHP’yi değil, Türkiye’nin seçim hukukunu ve YSK’nın otoritesini de derinden etkileyebileceğini göstermektedir. YSK, Anayasa’nın 79. maddesi uyarınca seçimlerin genel yönetim ve denetiminden sorumlu bir kurumdur ve kararları kesin nitelik taşımaktadır. Bir asliye hukuk mahkemesinin YSK kararlarını geçersiz kılması, seçim hukukunun temel ilkelerine aykırı bir durum yaratabilir ve bu, yalnızca CHP’nin iç işlerine değil, genel anlamda Türk demokrasisinin işleyişine dair bir kaos potansiyeli barındırır.

2. YSK Kararlarının Tartışmaya Açılması

YSK, Türkiye’de seçimlerin güvenilirliğini ve şeffaflığını sağlamakla yükümlü bir kurumdur. Ancak, CHP kurultayının iptali için açılan davalar, YSK’nın karar alma süreçlerinin ve otoritesinin sorgulanmasına yol açabilir. CHP’nin YSK Temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu’nun, bu davanın “demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarının askıya alınması” anlamına gelebileceği yönündeki uyarısı, meselenin ciddiyetini ortaya koymaktadır. YSK kararlarının mahkemelerce bozulması, yalnızca parti kurultaylarıyla sınırlı kalmaz; belediye seçimleri, milletvekili seçimleri ve hatta cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi daha geniş kapsamlı süreçlerin meşruiyetini de tartışmaya açabilir. Örneğin, 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin YSK tarafından iptal edilmesi, seçmen nezdinde zaten ciddi bir güven erozyonuna yol açmıştı. Benzer bir durumun CHP kurultayı bağlamında yaşanması, YSK’nın tarafsızlığına ve bağımsızlığına yönelik algıyı daha da zedeleyebilir.

YSK’nın kararlarının mah-motivasyonel olarak değerlendirilmesi gerekir ki, bu durum, seçmenlerin sandığa olan inancını sarsabilir ve demokratik süreçlere katılımı olumsuz etkileyebilir.

3. Seçilmişlerin Meşruiyet Krizi

CHP kurultayının iptal edilmesi, Özgür Özel’in genel başkanlığı ve kurultayda seçilen Parti Meclisi ile diğer organların görevden uzaklaştırılması anlamına gelebilir. Bu, yalnızca parti yönetimini değil, CHP’nin ön seçimle belirlediği belediye başkanları ve milletvekili adaylarının meşruiyetini de etkileyebilir. CHP YSK Temsilcisi Yakupoğlu’nun belirttiği üzere, kurultay kararlarının iptali, “aday gösterilerek seçilmiş olan belediye başkanlarımızın seçilmişliklerinin iptali sonucunu doğurur.” Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gibi isimlerin adaylık süreçleri, iptal kararından doğrudan etkilenebilir. Bu durum, halkın oylarıyla seçilmiş temsilcilerin meşruiyetini sorgulatabilir ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir.

Seçilmişlerin meşruiyetinin tartışmaya açılması, yalnızca CHP ile sınırlı kalmaz. Türkiye’nin zaten kutuplaşmış siyasi ortamında, bu tür bir karar, iktidar partisi ve muhalefet arasındaki gerilimi artırabilir. Muhalefet seçmenleri, bu durumu demokratik süreçlere müdahale olarak algılayabilir ve iktidarın yargı üzerindeki etkisine dair mevcut şüpheleri pekiştirebilir.

4. Seçmende Güvensizlik Sendromu ve Toplumsal Etkiler

Seçmenlerin demokratik süreçlere olan güveni, bir demokrasinin sağlıklı işleyişi için hayati önemdedir. CHP kurultayının iptali, YSK kararlarının sorgulanması ve seçilmişlerin meşruiyet krizine yol açması, seçmenlerde ciddi bir güvensizlik sendromu yaratabilir. Bu durum, özellikle muhalefet seçmenleri arasında, iktidarın yargı ve seçim kurumlarını manipüle ettiği algısını güçlendirebilir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “Bu duruşmalar sonuç odaklı değil, süreç odaklı duruşmalar. CHP’yi tartıştırmaya, karıştırmaya çalışıyorlar” şeklindeki açıklaması, bu algının parti tabanında halihazırda mevcut olduğunu göstermektedir.

Güvensizlik sendromu, seçmenlerin sandığa olan inancını zayıflatabilir ve seçimlere katılım oranlarını düşürebilir. 2023 seçimlerinde sosyal medyada #oylaryenidensayılsın ve #YskİtirazSüresiniUzat gibi etiketlerle dile getirilen seçmen şüpheleri, bu tür bir kararın ardından daha da artabilir. Özellikle genç seçmenler ve kararsız seçmen kitlesi, siyasi süreçlerden uzaklaşabilir; bu da uzun vadede demokratik katılımı olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, CHP’nin erken seçim çağrıları ve “ara seçim” gibi stratejileri, bu güvensizlik ortamında daha fazla destek bulabilir, ancak aynı zamanda toplumsal kutuplaşmayı derinleştirebilir.

5. Sonuç: Demokrasiye ve Toplumsal Barışa Tehdit

CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın mahkeme kararıyla iptal edilmesi, yalnızca bir parti meselesi olmaktan çıkarak, Türkiye’nin demokratik kurumlarının güvenilirliği ve seçim süreçlerinin meşruiyeti üzerine geniş kapsamlı bir tartışma başlatabilir. YSK’nın otoritesinin zedelenmesi, seçilmişlerin meşruiyet krizine girmesi ve seçmenlerde oluşabilecek güvensizlik sendromu, siyasi istikrarsızlığa ve toplumsal huzursuzluğa yol açabilir. Bu durum, özellikle ekonomik ve sosyal sorunlarla mücadele eden Türkiye’de, iktidar ve muhalefet arasındaki gerilimi daha da tırmandırabilir.

Bu tür bir krizin önüne geçilmesi için, yargı süreçlerinin şeffaf, bağımsız ve hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi şarttır. YSK’nın karar alma süreçlerindeki tarafsızlığı ve mahkemelerin seçim hukukuna saygı göstermesi, demokratik güvenin korunması için kritik önemdedir. Aksi takdirde, CHP kurultayı davası, Türkiye demokrasisinin kırılgan yapısına ciddi bir darbe vurabilir ve seçmenlerin sisteme olan inancını derinden sarsabilir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ayrıca şunları da beğenebilirsiniz

Soyadımız Türkiye: Yeni Bir Sürecin Habercisi mi?
Makaleler

Soyadımız Türkiye: Yeni Bir Sürecin Habercisi mi?

Son dönemde Türkiye’nin siyasi ve toplumsal gündeminde dikkat çeken bir slogan var: “Adımız Kardeşlik, Soyadımız Türkiye.” Bu ifade, afişlerde, siyasi
Yaşasın Tam Bağımsız Erzurumspor
Makaleler

Yaşasın Tam Bağımsız Erzurumspor

Erzurumspor, dadaşlar diyarının mavi-beyaz yüreği olan bu takım kimsesizlik demagojisi ile kurulan değil mavi beyaz sevda ve dadaş ahlakıyla kurulu